Page 7 - RSG_MAG_17_RO
P. 7
disi minyatürüne sızar, onu biçimler, benzerlerinden ayırır...
Renkler gerçeğe bağlı kullanılmaz, dağlar ef latun, atlar mavi, kayalar pembedir... O, gerçeküstüdür. Hayal kurdurur, hayatın tek düze akışını dö- nüştürür. Minyatürün bize sunduğu olanakları görmek, modern resme ne şekilde hizmet ettiğini anlamak için bu sanata biraz daha yakından bakalım:
Minyatür, ortaya çıkışından günümü- ze dek tüm dünyada bir kelebek etki- si yarattı. Kağıt, parşömen, fildişi... Minyatürün üstünde üretildiği mal- zemeler değişti. Doğu, batı... Ortaya çıktığı yerler başkalaştı. Dini, geomet- rik, doğa olaylarıyla ilgili... Konuları farklılaştı. Ama temelde daima vardı. Minyatürün yolculuğu M.Ö 2. Yüz- yılda Eski Mısır’da bir parşömenin üzerinde başladı. Daha sonra Yunan, Roma, Süryani, Bizans yazmalarında devam etti. Onun en genel kullanım alanı kitaplardı. Bu yüzden boyutu küçük tutuldu. 12. Yüzyılda minyatür, süslenecek metinle doğrudan ilgiliydi.
Gotik Dönem’de çok süslü figürlerle üretilen minyatür, kitapların ilk harf- lerinin ahenkli ve zarif yapılmasının alışkanlık haline geldiği bir süreç oldu. 17. Yüzyıla gelindiğinde Avrupa minyatüründe bir ekol haline gelen Romen minyatüründe dini figürler dışındaki konular işlenmeye başladı. Bu konular arasında en belirgin olan ayın hareketleriyle ilgili minyatürlerin ortaya çıkması oldu. Barok Dönem’de
stili, empresyonizme yaklaştı. Osmanlı İmparatorluğu’nda ise başlan- gıçta Selçuklu ve İranlı minyatürcüle- rin eserlerinden etkilenilirken zaman- la Osmanlı Türklerine özgü bir biçim ortaya çıktı. Zaman zaman batıdan da çeşitli etkiler aldı. Nihayet 18. Yüzyılda Levni’nin ortaya çıkışıyla minyatüre oldukça özgün bir bakış açısı hakim oldu. Alışılmış minyatür anlayışına kıyasla canlı, yaldızlı renkler yerine daha doğal olanları kullanıldı, çizimle- ri daha zarif ve uyumlu bir hale geldi. En önemlisi de minyatüre derinlik ve perspektif katılarak, günümüzün re- sim anlayışına yakın bir noktaya gel- mesi oldu. Levni minyatüre yansıttığı kişilerin karakter özelliklerini yansıt- mayı önemsemiştir.
19. Yüzyıldan itibaren minyatür ar- tık kitaplarda karşımıza çıkan bir kavramdan çok duvara astığımız bir dekoratif unsur haline gelmiştir. Bu sanat; tarih boyunca seferleri, kişi- leri, sosyal ve kültürel hayatı yansıt- ması yönüyle bir kültür arşivi olarak görülmelidir. Manzaralar, sarayda ya- pılan tahta çıkma, sünnet, düğün gibi törenler ile av sahneler aracılığıyla minyatürün yapıldığı dönemin gün- lük yaşamı, kıyafetleri ve ritüellerine ilişkin bilgi alırız. Çünkü hayat geçer, sanat kalır!
Zamanda yolculuk mümkün olana dek geçmişi sanat üzerinden okumak tek şansımız. Her minyatürü bilge bir hikaye anlatıcısı olarak görmek dileğiyle... ■
02/2019 | İTÜ RSG 7